Env. No. 2/2333, mineli, ajurlu,
elmaslı. Leon Mazlumya (1868-1933) üslubu (solda).
Env. No. 2/2330 , ç:4cm y:6c 19.yy. Avrupa, eflatun mine zemine manzara resimli.
Env. No. 2/2338, ç:4.6cm y:5.6cm 19.yy. Osmanlı, çok renkli mine çiçek desenli, siyah mine yüzeyler ajurlu.
Zarf sözcüğü geniş anlamda bir nesneyi
sarıp çevreleyen, koruyup taşıyan öğeyi ifade eder. Bizim burada
konumuzu oluşturan fincan zarflarıysa işlevlerinin yanında, amacının çok
ötesine geçmiş yüksek sanat değeri taşıyan bir grup yapıttır. Osmanlı
Saray Hazinesi’nden günümüze ulaşan değerli pek çok yapıtın yanında,
çoğunlukla geç dönemlere ilişkin çay, kahve ve şerbet takımı gibi eşya
geniş bir yer tutar. Sözkonusu takımların bazıları zarflıdır. Büyük
çoğunluğu altın, gümüş, mineli ve değerli taşlar (murassa) ile bezeli bu
grup eşya içnide en zengin çeşide sahip olanlar kahve fincanı
zarflarıdır. Kahve fincanı zarflarına geçmeden önce, kahvenin Osmanlı
toplum hayatına girişi ve yayılmasına kısaca değinmek istiyoruz. Env. No. 2/2330 , ç:4cm y:6c 19.yy. Avrupa, eflatun mine zemine manzara resimli.
Env. No. 2/2338, ç:4.6cm y:5.6cm 19.yy. Osmanlı, çok renkli mine çiçek desenli, siyah mine yüzeyler ajurlu.
Anavatanı Habeşistan (bugünkü Etiyopya) olan kahve 13.yy. başlarında Yemen’de keyif verici bir madde olarak dikkat çekmiş, oradan bütün Arap Yarımadası’na yayılıp, 16.yy. başlarında da tüccarlar ve hacılar aracılığıyla İstanbul’a ulaşmıştır. İstanbul’da ilk kahvehane 1550’lerin başında Arap kökenli iki kişi tarafından Tahtakale’de (Tahtel kal’a) açılmıştır. 17.yy. başlarında Avrupa’da da kahvenin yayıldığını görüyoruz. Osmanlı ve Avrupa ülkelerinde kahvenin zaman zaman yasaklandığı bilinir.
Env. No. 2/2342, ç : 6 cm y : 4cm
18.yy. sonu 19.yy. başı Osmanlı.
Yuvarlak geniş karnı tamamen baget kesimli zümrütlerle örtülüdür.
Ajurlu ayağın çemberi de aynı biçimde zümrütlüdür.
Osmanlılar kahveyi keyif verici, ama
zararlı bir alışkanlık olarak görüp, haram saymışlardır. Ayrıca, merkezi
otoriteye karşı halk yığınlarının kahvelerde odaklanmasından da
rahatsızlık duyuluyordu. Özellikle Sultan IV. Murat (1623-1640)
döneminde, içki ve tütün de dahil olmak üzere, bu yasaklar şiddet ile
uygulanmıştır. 1710 tarihinde de Papa XI. Clemense, Müslüman içkisi
olarak gördüğü kahveye yasak getirmişti. Bütün bu kısıtlamalara karşın,
kahvenin Osmanlı ve Avrupa’nın toplum hayatında vazgeçilmez biçimde yer
alması önlenememişti. Bu konuda en büyük etken, kahve ticaretinin kişi
ve devletlere çok yüksek kar sağlıyor olmasıydı. Yuvarlak geniş karnı tamamen baget kesimli zümrütlerle örtülüdür.
Ajurlu ayağın çemberi de aynı biçimde zümrütlüdür.
Daha Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) döneminde has oda hizmetlileri içinde “kahvecibaşı“lık görevi ihdas edilmişti. Zengin konaklarında da benzer hizmetliler çalışırdı. Özellikle Türklerin günlük yaşamında kahve ikramı adeta bir törene dönüşmüştür. Kahve ikramını üç ya da dört genç kız yapardı. Kızlardan biri sırmalı, inci ya da elmas ile süslü kadife, atlas mangal örtüsünü, ikinci kahve tepsisiyle fincan ve zarfları taşırdı. Üçüncü kız içinde kor halinde ateş bulunan stile (mangal) oturtulmuş kahve ibriğini getirir, dördüncüsü fincanları doldurup zarflara yerleştirerek konuklara birer birer ikram ederdi. Toplumun her kesimine yayılan kahve içme alışkanlığı, kahveyle ilgili birçok eşyanın da kullanılmasına yol açmıştır.
Bu eşya arasında özel üretilmiş kahve fincanları ve zarfları ayrı bir yere sahiptir. 16.yy.’dan başlayarak Çin porseleni, İznik ve Kütahya çinisi ve daha sonra, 18.yy.’da Avrupa porseleni fincanlar kullanılıyordu. Bunların yanında, 17.yy.’dan beri var olan lüleci çamurundan (Tophane işi) fincan üretimi 1928’lere kadar sürdüğü gibi, 18.yy.’da Yedikule’de sırça cam fincanlar üretiliyordu. 19.yy’da da Beykoz işi cam ile Yıldız porseleni fincanlar üretilmeye başlandı.
Osmanlılarda ilk kahve fincanlarının kulpsuz ve zarfsız olduğunu düşünüyoruz. Örneğin, 1582 tarihli, Sultan III. Murat’ın oğullarının sünnet şenliklerini anlatan “Surname-i Hümayun“ adlı kitapta, kahveci esnafının geçisini gösteren minyatürde fincanlar zarfsızdır. 17.yy. başı ve 18.yy.’a ilişkin bazı albüm sayfalarında, kahve sunan içoğlanları gibi resimlerde de fincanlar zarfsız olarak betimlenmiştir.
Ayrıca, 1680 tarihli Hazine Defteri’nde, “Biniş kahvecileri yed’inde olan eşyadır.“ Başlığı altında birçok eşya adı yazılıdır. Bu kayıtlarda, “küçük fincanlar maa tabak (tabaklı)“ gibi ayrıntılar arasında zarf adına rastlanmaz.
Bakır üzerine soğuk mine
bezemeliler:
Env. No. 2/6472, ç:4.9cm y:4.2cm., 1147 (1734) tarihli Osmanlı ‘Amel-i Hasan’ imzalı
Env. No. 2/6470, ç:5.2cm y:4.5cm, 1175 (1761) tarihli Osmanlı ‘Amel-i Eşref’ imzalı
Env. No. 2/6471, ç:4.9cm y:4.2cm, 18.yy. ortaları Osmanlı ‘Amel-i Hasan’ imzalı
Çok renkli soğuk mineli bu üç fincan zarfındaki teknik Kayseri işi olarak da adlandırılır.
Kulpsuz kahve fincanlarının el yakmaması
için en erken hangi tarihte zarflara konduğuna ilişkin kesin bir
bilgimiz bulunmuyor. Fakat bu kullanım biçiminin en geç 17.yy. sonuyla
18.yy. başından itibaren yaygınlaştığı söylenebilir. Hazine’den günümüze
ulaşan en erken fincan zarfı örneği 1147 (1734) tarihini taşır. Env. No. 2/6472, ç:4.9cm y:4.2cm., 1147 (1734) tarihli Osmanlı ‘Amel-i Hasan’ imzalı
Env. No. 2/6470, ç:5.2cm y:4.5cm, 1175 (1761) tarihli Osmanlı ‘Amel-i Eşref’ imzalı
Env. No. 2/6471, ç:4.9cm y:4.2cm, 18.yy. ortaları Osmanlı ‘Amel-i Hasan’ imzalı
Çok renkli soğuk mineli bu üç fincan zarfındaki teknik Kayseri işi olarak da adlandırılır.
Bakır üzerine çok renkli soğuk
mineli örneğin dibinde, “Amel-i Hasan usta“ imzası okunur (Env. No.
2/6472).
“Amel-i Eşref“ imzalı diğer mineli örnek de 1175 (1761) tarihlidir (Env. No. 2/6470).
“Amel-i Eşref“ imzalı diğer mineli örnek de 1175 (1761) tarihlidir (Env. No. 2/6470).
Melling’in 1819 tarihli “Voyage de pittoresque de Constantinople...“ (Konstantinoplis’e Keyifli bir Yolculuk) adlı kitabında bulunan, Tophane’deki bir kahvehanenin betimlendiği gravürde, fincanların zarflı olduğu açıkça seçilir. Buna benzer betimlemeler, zarflı fincan kullanımının 18.yy. sonlarında artık bütünüyle yaygınlaştığını düşündürür. Nitekim, Hazine’ye kayıtlı Sultan II. Mustafa (1757-1774) dönemine ilişkin mineli diğer fincan zarfları ve bazı özel koleksiyonlarda yer alan Sultan I. Abdülhamit (1774-1789) ve Sultan III. Selim (1789-1807) tuğralı gümüş zarf örnekleri bu görüşü destekler.
Zarflar genellikle, ağız kısımları fincanınkinden biraz aşağıda olmak üzere, dudak payı bırakılarak yapılırdı. Fincan ve zarfının her ikisinin de porselen olduğu örnekler dışında zarf yapımında çok değişik malzeme kullanılıyordu. Altın, gümüş ve yaldızlı bakır gibi madenlerin yanı sıra, akik, yeşim, firuze, necef, kantaşı, yıldıztaşı ve lapis lazuli gibi değerli taşlardan ya da boynuz, bağa, fildişi, sedef, pelesenk, abanoz, kuka, sandalağacı, kiraz ve hindistan cevizi gibi organik maddelerden yapılan zarflarda çok değişik süsleme teknikleri uygulanmıştır. Bunların başlıcaları bakır üzerine altın yaldız (tombak), bakır, gümüş ve altın üzerine mine, savat, kabartma, oyma, kazıma, ajur ve telkaridir. Ayrıca lake işi zarflar da görülür. Bu fincan zarflarının bazıları, diğer bezemelerin yanı sıra mıhlama (değerli taş yerleştirme) dediğimiz yöntem ile de bezenerek daha zenginleştilirdi.
Mıhlama ile üzerleri kısmen bezeli zarfların yanında, değerli taşlar ile sıvama kaplı ya da tümüyle değerli taş dokudan, örme, elmas, zümrüt, yakut ve safir gibi taşların kullanıldığı fincan zarfları en görkemli örnekleri oluşturur. Hazine’ye 2/2337 envanter numarasıyla kayıtlı zümrüt zarf ve Sultan II. Abdülhamit’in (1876-1909) 1911’de Paris’te satışa sunulan değerli taşlardan yapılmış ya da değerli taşlar ile bezeli eşyası arasında yer alan bazı zarflar bunların yakın benzerleridir. İlginç bir model de, içlerine küçük müzik düzeneği yerleştirilmiş fincan zarflarıdır. Bunlardan birisi Hazine’ye 2/2331 envanter numarasıyla kayıtlı mineli altın zarftır.
Tabak: ç:10.4cm Fincan: ç:6.9 cm
y:3 cm Zarf : ç:6.9 cm y:2.3 cm 19.yy. sonu – 20.yy. başı Fransa.
Yeşil renkli deri, atlas ve kadife kaplı
orijinal mahfaza içinde 12’şer adet bezemesiz beyaz porselen fincan,
altın tabak ve kulplu altın zarftan oluşur. Tabak ve zarfların ağız
kenarını çeviren defne çelenginin ortasındaki sorguç ve hilalli taç
motifi, eserin Osmanlı ya da Mısır Hidiv Hanedan’ından birisi için özel
yapılmış olabileceğini düşündürür. Tabak ve zarflar Paris imalat
damgalıdır. Zaman içinde fincan zarfları öylesine temel eşyadan biri olmuştu ki, Abdülaziz Bey’in (1850-1918) ‘Osmanlı Adet, Merasim ve Tabirleri’ adlı kitabında ‘Evlenme Bölümü’ndeki çeyiz listesinde, ‘kahve takımı’, ‘onarlık takımlar halinde kırk kadar Osmanlılarca eski maden diye adlandırılan (Çin veya Meissen porseleni) fincan, on adet altın, onu altın üzerine mineli, onu gümüş olmak üzere otuz kadar fincan zarfı...’ olarak ayrıntıyla belirtilir. Fincan zarfları adeta bir saygınlık simgesi haline gelmişti.
Altın fincan zarfı. 19.yy.
Avrupa. Env. No. 2/2333,
ç: 4.5 cm y: 5.5 cm İçinde küçük bir müzik düzeneği vardır.
ç: 4.5 cm y: 5.5 cm İçinde küçük bir müzik düzeneği vardır.
Env. No. 2/2342, ç : 5 cm y : 6
cm 19.yy. Avrupa,
mat yüzeyli altından ağaç biçiminde örülmüş, dal üzerleri yapraklı ve çiçek göbeklerinde küçük elmaslar yer alıyor.
Bugün Saray Hazinesi’nde bulunan fincan
zarfları hiç kuşkusuz sayıca çok daha fazlaydı ve çok daha görkemli
bezemeli olanları da üretilmişti. Bunun geç döneme ilişkin olduğunun en
önemli kanıtlarından birisi, Sultan II. Abdülhamit’in 1911’de Paris’te
satılan eşyasının kataloğunda yer alan değerli taşlar ile bezeli fincan
zarflarıdır. Yine Sultan II. Abdülhamit ile ilgili bir belgede, 25.
Cülus Hediyeleri Defteri’nde, No. 15’de, ‘Pirinç üzerine iki kadın
heykeli... yaldızlı sekiz adet fincan maa zarf (zarflı) ve gümüşten
çiçekli kahve ibriği maa sagir (küçük) tepsi sehpası ve tepsisi. Ahmed
bin İyad kullarından takdim.’, No. 69’da, ‘Mineli zarflı bir çift kahve
fincanı, serkahveci (kahvecibaşı) kullarından takdim.’, No. 103’de,
‘Gümüş üzerine mine işlemeli maa zarf on kahve fincanı ve kahve ibriği,
Hamidiye Etfal Hastanesi etıbba ve memurin (tabip ve memurları)
kullarından takdim’ gibi kayıtlar görülür.mat yüzeyli altından ağaç biçiminde örülmüş, dal üzerleri yapraklı ve çiçek göbeklerinde küçük elmaslar yer alıyor.
Mineli ve mücevherli altın
zarflar ve fincanları:
Env. No. 2/2348-49, ç:5.4cm y:4.3cm, zarf: ç:4.5cm y:6cm 19.yy. Osmanlı.
Karı-koca fincanı olarak da adlandırılan bu takımlarla zifaf gecesi gelin-güveye kahve ikram edilirdi.
Env. No. 2/2348-49, ç:5.4cm y:4.3cm, zarf: ç:4.5cm y:6cm 19.yy. Osmanlı.
Karı-koca fincanı olarak da adlandırılan bu takımlarla zifaf gecesi gelin-güveye kahve ikram edilirdi.
Organik malzemeden yapılmış zarf
örnekleri: Bağa zarf ve porselen fincanı:
Env. No. 2/5574 zarf: ç: 4.1 cm y: 5.5 cm fincan: ç: 5.5 cm y: 3.6 cm Boynuz fincan ve zarf:
Env. No. 2/6496, (zarf) ç: 5.5 cm y: 4.8 cm.
Bazı kahve fincan ve zarfları değişik
hacim ve formlarda yapılmıştır. Genellikle küçük boyutta olanlara bülbül
yuvası, daha geniş ve derinlerine kallavi adı verilirdi. 1640 tarihli
‘Narh Defterleri’ndeki fincan fiyatları listesinde yeşil renkli ve güllü
‘paşa fincanı’yla ‘hatai’ gibi çok değişik isimler de sıralanır. Env. No. 2/5574 zarf: ç: 4.1 cm y: 5.5 cm fincan: ç: 5.5 cm y: 3.6 cm Boynuz fincan ve zarf:
Env. No. 2/6496, (zarf) ç: 5.5 cm y: 4.8 cm.
Kibarlar arasında en seçkin fincan zarflarına sahip olmak bir yarışa dönüştüğünden, inanılmaz güzellikte ve pahalı örnekler piyasaya sürülüyor, sahipleri de incelik ve servetlerinin birer kanıtı gibi bu zarflar ile kahve ikram ediyorlardı. Her türlü eşyada olduğu gibi, fincan zarflarının da en seçkin örnekleri Saray ve çevresi için üretiliyordu. Yerli üretimlerin yanında, Avrupalı ustalar da, Osmanlı pazarına yönelik pek çok eşya gibi, özel sipariş üzerine fincan zarfları yaratıyorlardı. Özellikle, altın üzerine mine işlemeli ürünlerde, başka İsviçre olmak üzere, Fransa ve Avusturya gibi ülkeler en iyi nitelikteki fincan zarflarını üretiyorlardı.
Saray Hazinesi’nden günümüze ulaşan kahve fincanı zarfları, bakır üzerine soğuk mine bezemeli ve lake, gümüş üzerine mine, tombak, saf altın, altın üzerine değerli taşlar ile işlemeli ya da mineli, mineli yüzeyler üzerinde değerli taşlardan yoğun bezekli ya da tümüyle değerli taşlardan üretilmiş ve son olarak da organik malzemeden yapılmış zarflar olarak gruplandırılabilir.
Bu yazımızda Saray Hazine Koleksiyonu’ndan seçtiğimiz bazı fincan zarflarını tanıtmaya çalıştık. Büyük çoğunluğu 19.yy. yapıtı olan grubun içinde gümüş örneklere (bir adet 18.yy. mineli örnek dışında 2/6474) yer vermedik. Çünkü daha önce Hazine’ye kayıtlı bütün gümüş eşya, 1924 yılında Saray Müzeye dönüştürülünce yeni oluşturulan ‘Gümüşler’ bölümüne kaydedilmiştir. Burada sadece örnekleme açısından birçok koleksiyon ve yayımda yer alan Sultan I. Abdülhamit (1774-1789), Sultan III. Selim (1789-1807) ve Sultan Abdülmecit (1839-1861) tuğralı birkaç gümüş fincan zarfı resmine yer verdik. Sultan Abdülaziz (1861-1876), Sultan II. Abdülhamit (1876-1909), Sultan Mehmet Reşad (1909-1918) ve Sultan Vahideddin (1918-1922) dönemine ait örnekler günümüz koleksiyon ve müzayede kataloglarında sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bu bakımdan son dört padişahın tuğrasını taşıyan ve aznavur işinin de uygulandığı pek çok örneği de yazının kapsamına almadık. Birkaç, zarf dışında Saray Hazinesi’nden ilk defa yayımlanacak örnekleri içeren bu çalışmada değerli bilgi ve yardımlarını esirgemeyen Sayın Garo Kürkman’a içtenlik ile teşekkür ediyorum.
Sandal ağacından zarf ve fincan
2/2336, zarf: ç: 3.8cm y: 8cm fincan: ç: 4.4cm y: 3.8cm
Yüksek ayaklı zarfın fincanı çeviren bölümünde çok ince ajur işi bitkisel motif ve kuş figürleri yer alır.
Yüksek ayaklı zarfın fincanı çeviren bölümünde çok ince ajur işi bitkisel motif ve kuş figürleri yer alır.
Env. No. 2/2344, ç : 4.6 cm y :
5.4 cm 19.yy. Osmanlı,
lacivert mine zemine madalyonlar içinde mavi tonlarında militer (silah, bayrak, davul, miğferler gibi askeri) motifler betimlendiği gibi, çeşitli yerleri roze elmas ile bezenmiş
Env. No. 2/7593, ç : 4.6 cm y : 5.8 cm 19.yy. Osmanlı
lacivert mine zemine madalyonlar içinde mavi tonlarında militer (silah, bayrak, davul, miğferler gibi askeri) motifler betimlendiği gibi, çeşitli yerleri roze elmas ile bezenmiş
Env. No. 2/7593, ç : 4.6 cm y : 5.8 cm 19.yy. Osmanlı
Lakesi büyük ölçüde dökülmüştür. Üzerinde eski Türkçe ‘Hale safadır kahve, Maraza devadır kahe, Bey-el ürefadır kahve.’ yazısı okunur. Özellikle, lake işi 18.yy. Osmanlı sanatında deri, ahşap ve mukavva gibi yüzeylerde de başarıyla uygulanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder