Nasreddin Hoca`nın
bir fıkrası vardır.
“Hoca, bir gece mezarlık kenarında yürüyerek
evine doğru giderken, ayağı kayar ve boş bir mezara düşer. O zaman kendi
kendine ‘Acaba burada biraz yatsam sual melekleri bana da gelir mi?’
diye düşünür ve gömleğini çıkararak yarı çıplak mezara uzanır. Bu sırada
hayvanları çanak çömlek ve cam eşya ile yüklü katırcılar da mezarlığa
doğru gelirler. Katırların boyunlarına asılı zincirlerin çıkardıkları
sesler, hayvanların konuşmaları ve katırcıların bağrışmaları duyulur.
Nasreddin Hoca, bütün bu gürültü ve seslerden hiçbir anlam
çıkaramaz. Kendi kendine ‘Ne talihsiz bir zamanda buraya düştüm. Kıyamet
Günü gelmişe benziyor’ der.
Dehşet ve korku içindeki Nasreddin Hoca hemen mezardan kaçmayı
düşünür. Fakat tam mezardan çıkacağı sırada, fincancı katırları da
Hoca`nın düştüğü mezarın önüne gelirler. Mezardan yarı çıplak bir
mahlûkun çıktığını gören hayvanlar, paniğe kapılarak ve birbirlerine
çarparak koşuşmaya başlarlar. O zaman da sırtlarındaki çanak, çömlek ve
cam eşya yere düşerek paramparça olur.
Sinirlenen katırcılar, Hoca`yı iyice hırpalarlar.
Hoca, gece
yarısı vücudunun her tarafı ağrı ve sızı içinde evine geldiği zaman
karısı niye geç kaldığını sorar. Öteki dünyadan geldiğini söyleyince
karısı:
- "Peki, o dünyada neler olup bitiyor?" diye sorar.
Hoca
"Hiçbir şey! Eğer fincancı katırlarını ürkütmezsen...”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder