29 Nisan 2013 Pazartesi

KAHVELİLER

KAHVE VE TARiHi

KAHVE i. (Ar. kahve “içecek şey, şarap”) [Kelime Türkçe’den Avrupa dillerine de geçmiştir]

Kök boyasıgillerden bir sıcak iklim ağacı. Coffea arabica.
Bu ağacın meyvesinin aynı isimdeki çekirdeği.
Bu çekirdeklerin kavrulup öğütülmesi veya dövülmesiyle elde edilen toz hâlindeki madde.
Bu maddeden sıcak suda pişirilen içecek: Kahvelerim pişti gel / Köpükleri taştı gel / İyi günün dostları / Kötü günüm geçti gel (Mâni). Oturdum, bir kahve içtim (Orhan Veli Kanık). Misâfire kahve ikrâmı da muhtelif devirlere göre tarz ve şekil değiştirmiş âdetlerden biriydi (Samiha Ayverdi).
kısaltma yoluyle. Kahve, çay vb. şeyler içilen ve oturulup sohbet edilen dükkân, kahvehâne, kafe: Câmiin kaşrısındaki kahveye oturduk (Ömer Seyfeddin). Uğradığımız ikinci köyün pınarlı kahvesinde bizi telâşlı bir kalabalık durdurdu (Refik Halid Karay). Yalnız Niyâzi oturuyor kahvede ( Orhan Veli Kanık).

* Kahve çekirdeği: Kahve ağacının öğütülüp içilen meyvesi. Kahve çekmek: Kavrulmuş kahveyi el değirmeninde öğüterek toz hâline getirmek. Kahve değirmeni: Kavrulmuş kahve çekirdeklerini toz hâline getiren, el veya cereyanla işleyen âlet: En göz alacak yerde sarı pirinçten bir kahve değirmeni (Ahmet Hamdi Tanpınar).

Kahve dolabı: Ateş üzerinde uzun sapı etrâfında çevrilerek ucundaki hazne gib kısma konan kahvenin kavrulmasını sağlayan âlet: Kahve dolabı mangalın üstüne yerleştirilip yavaş yavaş döndürülmeye başlayınca ağalar da birer ikişer mangalın başına toplanarak yârenliğe koyulurlardı (Sâmiha Ayverdi).

Kahve dövmek: Dibek içindeki kavrulmuş kahveyi tokmakla döverek toz hâline getirmek.

Kahve dövücünün hık (hınk) deyicisi: Yapılan işe yardım eder görünüp aslında sâdece yardakçılık eden kimse, havan dövücüsünün hınk deyicisi.

Kahve kaşığı: Kahve karıştırılan küçük kaşık.

Kahve nakîbi: Tekkelerde kahve pişiren derviş.

Kahve ocağı: Gidip geleni çok olan büyük yerlerde kahve pişirilen yer: Yalnız şu beyit kaldı / Kahve ocağında, el yazısıyle / “Ölüm Allah’ın emri / Ayrılık olmasaydı” (Orhan Veli Kanık).

Kahve parası: Ufak bahşiş, çay parası.

Kahve peykesinden âleme nizam vermek: Kahvehânede yan gelip oturarak lâfla dünyâyı düzeltmeye uğraşmak.

Kahve tütün, keyifler (oldu) bütün: Kahve bir de sigara olursa keyif tamam olur.

KAHVECİ i.

Çekilmiş veya çekirdek kahve satan kimse.
Kahve işleten veya kahve pişirip satan kimse: Fakat ihtiyar kahvecinin çok zarif bir hareketi onları olduğu yerde kesti (Ahmet Hamdi Tanpınar). Vapur Kandilli’ye yaklaşırken kahveci geldi (Yusuf Ziya Ortaç). Selâmün aleyküm kahveci dayı (Orhan Veli Kanık).
Eskiden konaklarda kahve pişirip misâfirlere ikram etmekle görevli kimse.
* Kahveci usta: Sarayın harem dâiresinde kahve işleriyle görevli kalfa.

KAHVECİBAŞI birl. i.

târih. Osmanlı sarayında pâdişâha kahvesini takdim eden, merâsim günlerinde ağalar vâsıtasıyle sadrâzama, vezirlere ve ileri gelenlere kahve ikrâmında bulunan, çok kıymetli altın ve mücevherli kahve takımlarını korumakla görevli kimse [Ayrıca mâbeyincilik de yapan kahvecibaşı pâdişahla yakın münâsebeti olduğu için sarayın mûteber kimselerindendi].
Vezir konaklarındaki iç ağalarından biri: Konaktaki diğer memûrin meyânında vekilharç, anahtar ağası (…) peşkir ağası, kahvecibaşı gedik sâhibi idiler (Refik Ahmet).

KAHVECİBAŞILIK birl. i.

Kahvecibaşının işi ve unvânı.
Sarayda bâzı yetenekli has odalılara verilen mansıp: Kahvecibaşılık mansıbı saltanatın ilgāsına kadar devam etmiştir. (Mehmet Z. Pakalın).

KAHVECİLİK i.

Çekirdek veya çekilmiş kahve satma işi, kahve ticâreti.
Kahvehâne işletme işi.

KAHVEDAN i. (Ar. kahve ve Fars. –dān ekiyle kahve-dān) Çekilmiş kahve konan kap, kahve kutusu.

KAHVEHÂNE i. (Ar. kahve ve Fars. hāne “ev, yer” ile kahve-hāne) Para ile kahve, çay vb. şeyler içilen ve oturulup konuşulan, vakit geçirilen dükkân, kahve: Esrarkeşlerden biri keyfi hgâliyle karısının hırkasını, hotozunu giyerek kahvehâneye çıkmış (Fâik Reşat). Madrid’de kahvehâneyi gördüm ki havradır / Bir yerdeyiz ki söz denilen şey palavradır (Yahya Kemal Beyatlı).

KAHVERENGİ birl. i. (kahve rengi)

Kavrulmuş kahvenin rengi: “Kahverengini severim.”
sıf. Bu renkte olan: “Kahverengi kumaş.” Kahverengi kalın bezden perdesi yarım açıktı (Ömer Seyfeddin).
 

Bir çok Meyve gibi Kahve de ağaçlarda yetişir.Kahve aslında,Kahve Ağacının kiraza benzeyen kırmızı meyvesinin çekirdeğidir.Bu çekirdeklerin kahve halini alıp,fincanlarımıza gelebilmesi için çok farklı işlemden geçmesi gerekir. Kahve Ağacının çiçeği Yasemin gibi kokar.ve bu ağaçlar en fazla bir metre uzunluğuna ulaşır.Kahve ağacı sadece tropikal iklimin hüküm sürdüğü Ekvator kuşağında yetiştirilir.Anavatanı yabanı olarak yetiştiği Etiyopya ve Arabistan Yarımadasıdır. Tarımı ilk defa Yemende yapılmıştır.Dünyanın diğer Bölgelerine nakledilmesi ise Hollandalı Tacirler ve diğer başka Kaşifler aracılığıyla olmuştur.Bazı kahve ağaçlarının boyu 130 cm ye kadar büyüsede kolay toplanabilmesi amacıyla büyük çoğunluğunun boyu uzamadan budanır.Bir kahve ağacı her bir sezonda ortalama yarım kiloyla sekiz kilo arasında kavrulmuş kahve üretilecek kadar meyve verir. Toplanan bu çiğ meyveler 60-70 kg lık çuvallara doldurularak kavurma işlemi için kavuruculara götürülür.Kahve ağacının etrafını çevreleyen bitkiler ve yetiştiği bölgedeki toprak,iklim ve yükseklik o ağacın meyvesinin çekirdeğinin lezzeti üzerinde etkilidir.



Kahve çiçeği beyaz renktedir.ve yasemin gibi kokar.Kahve meyvesi büyüklüğü şekli ve rengindeki benzerlikler nedeniyle ( Kahve Kirazı ) olarak da adlandırılmaktadır.İçinde iki çekirdek bulunur.Çekirdeklerin birbirine bakan tarafı düz dış tarafı yuvarlaktır.Her çekirdeğin içinde aynı biçimde bir tohum ( Kahve tanesi ) vardır.Tanenin dış yüzeyinde içi sert besi dokusu ile dolu olan derin bir çizgi yer alır.Besi dokusunun dış tabakası ince bir zarla kaplıdır.Zarın dışında ise daha sert bir kabuk vardır.Eğer kahve çekirdeği daha sonra tohum olarak kullanılacaksa çekirdek kabuktan ayrılmaz.Bazı kahve ağaçlarının meyvesinden iki yerine bir tane çekirdek çıkar.Bu çekirdek ( Peaberry ) diğerlerine göre daha çok yuvarlak bir şekle sahiptir.Tek olarak çıkan çekirdekler diğerlerinden ayrılarak üretim sürecinden geçirilir.Genellikle fiatları da normal kahveye göre çok daha pahallıdır.Kahve meyvelerinin çok düzenli kontrol edilmeleri gerekir,çünki olgunlaştıktan sonra 14 gün içinde çürümeye başlarlar.
 Kahvenin uyarıcı etkileri eski zamanlarda birtür dinsel güç olarak algılanırdı.Kahve içeceği de bu doğrultuda mistik bir anlam yüklendi.Bir esrar perdesinin ardına çekildi ve Rahiplerle,Hekimlerle özleştirildi.Bu büyülü çekirdeğin keşfine yönelik iki yaygın efsanenin doğmasına bu nedenle şaşmamak gerek.Bir efsaneye göre,bir çoban keçilerin yabani bir bitkinin meyvelerini yedikten sonra yerinde duramaz hale geldiğini görünce meraklanır,ve kendisi de bu meyvenin tadına bakar uyarıcı etkisiyle kendinden geçen çobanı,çevredeki bazı keşişler keçileriyle dans ederken görürler.Bu etkiyi merak eden keşişler meyveleri kaynatarak suyunu içmeye böylece bütün gece süren ayinlerinde uyanık kalmayı kolaylaştırmaya başlarlar.İkinci efsaneye göreyse bir Müslüman Derviş düşmanları tarafından kentten sürülür ve çöle atılır.Güneş,susuzluk ve açlıktan ölmek üzere olan Dervişe gaipten gelen bir ses yakınındaki bitkinin meyvelerini yemesini söyler.Elindeki son suyla kahve çekirdeklerini ıslatan derviş bunları çiğnemeyi başaramayınca ıslattığı suyu içer.Biranda gelen kudreti Tanrının bir işareti olarak yorumlar ve herşeye rağmen kentine dönerek inancını yaymayı sürdürür.
 
OSMANLIDA KAHVE İKRAMI : Osmanlı Saray ve Konak Haremlerinde misafirlere bir törenle kahve ikram edilirdi.Önce gümüş tatlı takımı ile tatlı ( Reçel ) sunulurdu.Ardından üç genç kız kahve ikramına başlardı.Kahvenin soğumaması için güğüm,ortasında kor ateş bulunan stile oturtulur.ve kenarlarına takılı üç zincirden tutularak taşınırdı.Stil takımları tombak gümüş veye pirinçten yapılmıştır.Kahve ikramında ayrıca yuvarlak stil örtüsü kullanılırdı.Atlas veya Kadifeden yapılan bu örtü sırma,sim,pul,hatta inci ve elmas işlemelidir.Stil takımı ve örtüsünün zenginliği Ailenin varlık derecesini yansıtırdı.İçinde kahve fincanı ve zarflar bulunan tepsiyi taşıyan kız,stil örtüsünü kenarından iki eliyle önlük gibi önünde tutar,ikinci kız stil takımını taşırdı.Üçüncü kız tepsiden porselen fincanı alır,Stildeki güğümden kahveyi doldurur,fincanı altın tombak gümüş veya porselen zarfa yerleştirir,zarfın ayağından iki parmağı ile tutarak tek,tek misafirlere ikram ederdi.Tiryakiler kahve ile birlikte nargile veya uzun çubuklarda tütün içerlerdi.




TÜRK KAHVESİ : 1517 Yılında yemen valisi Özdemir Paşa lezzetine hayran kaldığı kahveyi İstanbula getirdi.Türkler tarafından bulunan yepyeni hazırlama metodu sayesinde kahve,güğüm ve cezvelerde pişirilerek Türk Kahvesi adını aldı.İlk olarak Tahtakalede açilan ve tüm şehre hızla yayılan kahvehaneler sayesinde halk kahveyle tanıştı.Günün her saati kitap ve güzel yazıların okunduğu,satranç ve tavlanın oynandığı ,çiir ve edebiyat sohbetlerinin yapıldığı kahveler ve kahve kültürü dönemin sosyal hayatına damgasını vurdu.Saray Mutfağında ve evlerde yerini alan kahve çok miktarda tüketilmeye başlandı. Çiğ kahve ve çekirdekleri tavalarda kavrulduktan sonra dibeklerde dövülerek cezvelerde pişirilmek suretiyle içiliyor ve en itibarlı dostlara büyük bir özenle ikram ediliyordu.kısa sürede gerek İstanbula yolu düşen tüccarlar ve seyyahlar gerekse Osmanlı elçileri sayesinde Türk kahvesinin lezzeti ve ünü önce Avrupayı oradanda tüm Dünyayı sardı.


TÜRK KAHVESİ PİŞİRİLMESİ : Dünyanın en eski kahve pişirme yöntemidir.Köpük,kahve ve telveden oluşur.Yumuşak ve kadifemsi köpüğü sayesinde damakta en uzun süre tadını devam ettiren kahve türüdür.Birkaç dakika şekli bozulmadan kalabilen bu leziz köpüğü sayesinde uzun süre sıcak kalabilir.İnce kenarlı fincanda sunulduğu için,diğer kahve türlerine göre daha yavaş soğur.ve böylece daha uzun süren bir kahve keyfi sunar.Diğer kahve türlerine göre daha kıvamlı yumuşak ve aromatiktir.Kendine özgü enfes kokusu ve özel köpüğü ile diğer kahvelerden kolaylıkla ayırt edilebilir.Kahve tutkunları tarafından kaynatılarak içilebilen tek kahve olarak kabul edilir.Kahve falı ile geleceği anlatmak için kullanılan tek kahve türüdür.Eşsizdir çünkü kahvesi fincanın içindedir.Ancak telve olarak dibe çöktüğünden filtre edilmesine ve süzülmesine gerek kalmaz.Hazırlanırken şeker ilave edildiğinden diğer kahvelerde olduğu gibi sonradan tatlandırmaya gerek yoktur.Sağlıklıdır çünki fincanın dibinde biriken telvesi içilmez.Sıklıkla içildiği halde miktar olarak fazla olmadığından şişkinlik yapmaz,Diğer kahve türlerine göre bir içimde daha az kafein içerir.Pişirilirken şekeri tercihe göre ilave edildiğinden içime hazır halde sunulan tek kahve türüdür.Kahveden önce su içilerek ağızda bulunan önceki tatlar arındırılarak kahve tadının eşsiz bir şekilde tadılması sağlanır
 Ve Gelelim Kahve Falına :Falına bakılmayı arzu eden kimse,Kahvesini içerken dipte 5-6 damla
kadarını bırakmalı,sonra fincanın sapını sol elle tutarak ve sağdan sola doğru döndürerek üç kere sallamalıdır.Son olarak ta fincanı tabağa kapamalıdır.Bütün bunları yaparken Akıl,cevabı,merak ettiren bir konu üzerine yoğunlaşmalıdır.Fincanı açıldığı zaman,üst kenara en yakın şekiller en yakın zamanda,ve en dibe doğru şekiller nisbeten daha geç olacak olayları gösterir.
İyi fallar ve iyi İstikballer dilekleriyle Hepinize Sıhhat, Afiyet ve Esenlikler dilerim.

Kahveyi Kavururlar
İçmeden Savururlar
Bizim köyün adeti
Sevmeden Ayırırlar
Haydi yarim Neylemeli Neylemeli
Güzel yarin gönlünü eylemeli
Kahvenin köpüklüsü
Meşenin Kütüklüsü
Kadınım Aman Aman
Saraylar kıymetlisi
Haydi yarim Neylemeli Neylemeli
Güzel yarin gönlünü eylemeli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder