KAHVE VE TARiHi
KAHVE i. (Ar. kahve “içecek şey, şarap”) [Kelime Türkçe’den Avrupa
dillerine de geçmiştir]
Kök boyasıgillerden bir sıcak iklim ağacı. Coffea arabica.
Bu ağacın meyvesinin aynı isimdeki çekirdeği.
Bu çekirdeklerin kavrulup öğütülmesi veya dövülmesiyle elde
edilen toz hâlindeki madde.
Bu maddeden sıcak suda pişirilen içecek: Kahvelerim pişti gel /
Köpükleri taştı gel / İyi günün dostları / Kötü günüm geçti gel (Mâni).
Oturdum, bir kahve içtim (Orhan Veli Kanık). Misâfire kahve ikrâmı da
muhtelif devirlere göre tarz ve şekil değiştirmiş âdetlerden biriydi
(Samiha Ayverdi).
kısaltma yoluyle. Kahve, çay vb. şeyler içilen ve oturulup sohbet
edilen dükkân, kahvehâne, kafe: Câmiin kaşrısındaki kahveye oturduk
(Ömer Seyfeddin). Uğradığımız ikinci köyün pınarlı kahvesinde bizi
telâşlı bir kalabalık durdurdu (Refik Halid Karay). Yalnız Niyâzi
oturuyor kahvede ( Orhan Veli Kanık).
* Kahve çekirdeği: Kahve ağacının öğütülüp içilen meyvesi. Kahve
çekmek: Kavrulmuş kahveyi el değirmeninde öğüterek toz hâline getirmek.
Kahve değirmeni: Kavrulmuş kahve çekirdeklerini toz hâline getiren, el
veya cereyanla işleyen âlet: En göz alacak yerde sarı pirinçten bir
kahve değirmeni (Ahmet Hamdi Tanpınar).
Kahve dolabı: Ateş üzerinde uzun sapı etrâfında çevrilerek
ucundaki hazne gib kısma konan kahvenin kavrulmasını sağlayan âlet:
Kahve dolabı mangalın üstüne yerleştirilip yavaş yavaş döndürülmeye
başlayınca ağalar da birer ikişer mangalın başına toplanarak yârenliğe
koyulurlardı (Sâmiha Ayverdi).
Kahve dövmek: Dibek içindeki kavrulmuş kahveyi tokmakla döverek
toz hâline getirmek.
Kahve dövücünün hık (hınk) deyicisi: Yapılan işe yardım eder
görünüp aslında sâdece yardakçılık eden kimse, havan dövücüsünün hınk
deyicisi.
Kahve kaşığı: Kahve karıştırılan küçük kaşık.
Kahve nakîbi: Tekkelerde kahve pişiren derviş.
Kahve ocağı: Gidip geleni çok olan büyük yerlerde kahve pişirilen
yer: Yalnız şu beyit kaldı / Kahve ocağında, el yazısıyle / “Ölüm
Allah’ın emri / Ayrılık olmasaydı” (Orhan Veli Kanık).
Kahve parası: Ufak bahşiş, çay parası.
Kahve peykesinden âleme nizam vermek: Kahvehânede yan gelip
oturarak lâfla dünyâyı düzeltmeye uğraşmak.
Kahve tütün, keyifler (oldu) bütün: Kahve bir de sigara olursa
keyif tamam olur.
KAHVECİ i.
Çekilmiş veya çekirdek kahve satan kimse.
Kahve işleten veya kahve pişirip satan kimse: Fakat ihtiyar
kahvecinin çok zarif bir hareketi onları olduğu yerde kesti (Ahmet Hamdi
Tanpınar). Vapur Kandilli’ye yaklaşırken kahveci geldi (Yusuf Ziya
Ortaç). Selâmün aleyküm kahveci dayı (Orhan Veli Kanık).
Eskiden konaklarda kahve pişirip misâfirlere ikram etmekle
görevli kimse.
* Kahveci usta: Sarayın harem dâiresinde kahve işleriyle görevli
kalfa.
KAHVECİBAŞI birl. i.
târih. Osmanlı sarayında pâdişâha kahvesini takdim eden, merâsim
günlerinde ağalar vâsıtasıyle sadrâzama, vezirlere ve ileri gelenlere
kahve ikrâmında bulunan, çok kıymetli altın ve mücevherli kahve
takımlarını korumakla görevli kimse [Ayrıca mâbeyincilik de yapan
kahvecibaşı pâdişahla yakın münâsebeti olduğu için sarayın mûteber
kimselerindendi].
Vezir konaklarındaki iç ağalarından biri: Konaktaki diğer memûrin
meyânında vekilharç, anahtar ağası (…) peşkir ağası, kahvecibaşı gedik
sâhibi idiler (Refik Ahmet).
KAHVECİBAŞILIK birl. i.
Kahvecibaşının işi ve unvânı.
Sarayda bâzı yetenekli has odalılara verilen mansıp:
Kahvecibaşılık mansıbı saltanatın ilgāsına kadar devam etmiştir. (Mehmet
Z. Pakalın).
KAHVECİLİK i.
Çekirdek veya çekilmiş kahve satma işi, kahve ticâreti.
Kahvehâne işletme işi.
KAHVEDAN i. (Ar. kahve ve Fars. –dān ekiyle kahve-dān) Çekilmiş
kahve konan kap, kahve kutusu.
KAHVEHÂNE i. (Ar. kahve ve Fars. hāne “ev, yer” ile kahve-hāne)
Para ile kahve, çay vb. şeyler içilen ve oturulup konuşulan, vakit
geçirilen dükkân, kahve: Esrarkeşlerden biri keyfi hgâliyle karısının
hırkasını, hotozunu giyerek kahvehâneye çıkmış (Fâik Reşat). Madrid’de
kahvehâneyi gördüm ki havradır / Bir yerdeyiz ki söz denilen şey
palavradır (Yahya Kemal Beyatlı).
KAHVERENGİ birl. i. (kahve rengi)
Kavrulmuş kahvenin rengi: “Kahverengini severim.”
sıf. Bu
renkte olan: “Kahverengi kumaş.” Kahverengi kalın bezden perdesi yarım
açıktı (Ömer Seyfeddin).
Bir çok Meyve gibi Kahve de ağaçlarda yetişir.Kahve aslında,Kahve
Ağacının kiraza benzeyen kırmızı meyvesinin
çekirdeğidir.Bu çekirdeklerin kahve halini alıp,fincanlarımıza
gelebilmesi için çok farklı işlemden geçmesi gerekir. Kahve Ağacının
çiçeği Yasemin gibi kokar.ve bu ağaçlar en fazla bir metre uzunluğuna
ulaşır.Kahve ağacı sadece tropikal iklimin hüküm sürdüğü Ekvator
kuşağında yetiştirilir.Anavatanı yabanı olarak yetiştiği Etiyopya ve
Arabistan Yarımadasıdır. Tarımı ilk defa Yemende yapılmıştır.Dünyanın
diğer Bölgelerine nakledilmesi ise Hollandalı Tacirler ve diğer başka
Kaşifler aracılığıyla olmuştur.Bazı kahve ağaçlarının boyu 130 cm ye
kadar büyüsede kolay toplanabilmesi amacıyla büyük çoğunluğunun boyu
uzamadan budanır.Bir kahve ağacı her bir sezonda ortalama yarım kiloyla
sekiz kilo arasında kavrulmuş kahve üretilecek kadar meyve verir.
Toplanan bu çiğ meyveler 60-70 kg lık çuvallara doldurularak kavurma
işlemi için kavuruculara götürülür.Kahve ağacının etrafını çevreleyen
bitkiler ve yetiştiği bölgedeki toprak,iklim ve yükseklik o ağacın
meyvesinin çekirdeğinin lezzeti üzerinde etkilidir.
Kahve çiçeği beyaz renktedir.ve yasemin gibi kokar.Kahve meyvesi
büyüklüğü şekli ve rengindeki benzerlikler nedeniyle (
Kahve Kirazı ) olarak da adlandırılmaktadır.İçinde iki çekirdek
bulunur.Çekirdeklerin birbirine bakan tarafı düz dış tarafı
yuvarlaktır.Her çekirdeğin içinde aynı biçimde bir tohum ( Kahve tanesi )
vardır.Tanenin dış yüzeyinde içi sert besi dokusu ile dolu olan derin
bir çizgi yer alır.Besi dokusunun dış tabakası ince bir zarla
kaplıdır.Zarın dışında ise daha sert bir kabuk vardır.Eğer kahve
çekirdeği daha sonra tohum olarak kullanılacaksa çekirdek kabuktan
ayrılmaz.Bazı kahve ağaçlarının meyvesinden iki yerine bir tane çekirdek
çıkar.Bu çekirdek ( Peaberry ) diğerlerine göre daha çok yuvarlak bir
şekle sahiptir.Tek olarak çıkan çekirdekler diğerlerinden ayrılarak
üretim sürecinden geçirilir.Genellikle fiatları da normal kahveye göre
çok daha pahallıdır.Kahve meyvelerinin çok düzenli kontrol edilmeleri
gerekir,çünki olgunlaştıktan sonra 14 gün içinde çürümeye başlarlar.
Kahvenin
uyarıcı etkileri eski zamanlarda birtür dinsel güç olarak
algılanırdı.Kahve içeceği de bu doğrultuda mistik bir
anlam yüklendi.Bir esrar perdesinin ardına çekildi ve
Rahiplerle,Hekimlerle özleştirildi.Bu büyülü çekirdeğin keşfine yönelik
iki yaygın efsanenin doğmasına bu nedenle şaşmamak gerek.Bir efsaneye
göre,bir çoban keçilerin yabani bir bitkinin meyvelerini yedikten sonra
yerinde duramaz hale geldiğini görünce meraklanır,ve kendisi de bu
meyvenin tadına bakar uyarıcı etkisiyle kendinden geçen çobanı,çevredeki
bazı keşişler keçileriyle dans ederken görürler.Bu etkiyi merak eden
keşişler meyveleri kaynatarak suyunu içmeye böylece bütün gece süren
ayinlerinde uyanık kalmayı kolaylaştırmaya başlarlar.İkinci efsaneye
göreyse bir Müslüman Derviş düşmanları tarafından kentten sürülür ve
çöle atılır.Güneş,susuzluk ve açlıktan ölmek üzere olan Dervişe gaipten
gelen bir ses yakınındaki bitkinin meyvelerini yemesini söyler.Elindeki
son suyla kahve çekirdeklerini ıslatan derviş bunları çiğnemeyi
başaramayınca ıslattığı suyu içer.Biranda gelen kudreti Tanrının bir
işareti olarak yorumlar ve herşeye rağmen kentine dönerek inancını
yaymayı sürdürür.
OSMANLIDA KAHVE İKRAMI : Osmanlı Saray ve Konak Haremlerinde
misafirlere bir törenle kahve ikram edilirdi.Önce gümüş tatlı takımı ile
tatlı ( Reçel ) sunulurdu.Ardından üç genç kız kahve ikramına
başlardı.Kahvenin soğumaması için güğüm,ortasında kor ateş bulunan stile
oturtulur.ve kenarlarına takılı üç zincirden tutularak taşınırdı.Stil
takımları tombak gümüş veye pirinçten yapılmıştır.Kahve ikramında ayrıca
yuvarlak stil örtüsü kullanılırdı.Atlas veya Kadifeden yapılan bu örtü
sırma,sim,pul,hatta inci ve elmas işlemelidir.Stil takımı ve örtüsünün
zenginliği Ailenin varlık derecesini yansıtırdı.İçinde kahve fincanı ve
zarflar bulunan tepsiyi taşıyan kız,stil örtüsünü kenarından iki eliyle
önlük gibi önünde tutar,ikinci kız stil takımını taşırdı.Üçüncü kız
tepsiden porselen fincanı alır,Stildeki güğümden kahveyi
doldurur,fincanı altın tombak gümüş veya porselen zarfa
yerleştirir,zarfın ayağından iki parmağı ile tutarak tek,tek misafirlere
ikram ederdi.Tiryakiler kahve ile birlikte nargile veya uzun çubuklarda
tütün içerlerdi.
TÜRK KAHVESİ : 1517 Yılında yemen valisi Özdemir Paşa lezzetine
hayran kaldığı kahveyi İstanbula getirdi.Türkler tarafından bulunan
yepyeni hazırlama metodu sayesinde kahve,güğüm ve cezvelerde pişirilerek
Türk Kahvesi adını aldı.İlk olarak Tahtakalede açilan ve tüm şehre
hızla yayılan kahvehaneler sayesinde halk kahveyle tanıştı.Günün her
saati kitap ve güzel yazıların okunduğu,satranç ve tavlanın oynandığı
,çiir ve edebiyat sohbetlerinin yapıldığı kahveler ve kahve kültürü
dönemin sosyal hayatına damgasını vurdu.Saray Mutfağında ve evlerde
yerini alan kahve çok miktarda tüketilmeye başlandı. Çiğ kahve ve
çekirdekleri tavalarda kavrulduktan sonra dibeklerde dövülerek
cezvelerde pişirilmek suretiyle içiliyor ve en itibarlı dostlara büyük
bir özenle ikram ediliyordu.kısa sürede gerek İstanbula yolu düşen
tüccarlar ve seyyahlar gerekse Osmanlı elçileri sayesinde Türk
kahvesinin lezzeti ve ünü önce Avrupayı oradanda tüm Dünyayı sardı.
TÜRK KAHVESİ PİŞİRİLMESİ : Dünyanın en eski kahve pişirme
yöntemidir.Köpük,kahve ve telveden oluşur.Yumuşak ve kadifemsi köpüğü
sayesinde damakta en uzun süre tadını devam ettiren kahve türüdür.Birkaç
dakika şekli bozulmadan kalabilen bu leziz köpüğü sayesinde uzun süre
sıcak kalabilir.İnce kenarlı fincanda sunulduğu için,diğer kahve
türlerine göre daha yavaş soğur.ve böylece daha uzun süren bir kahve
keyfi sunar.Diğer kahve türlerine göre daha kıvamlı yumuşak ve
aromatiktir.Kendine özgü enfes kokusu ve özel köpüğü ile diğer
kahvelerden kolaylıkla ayırt edilebilir.Kahve tutkunları tarafından
kaynatılarak içilebilen tek kahve olarak kabul edilir.Kahve falı ile
geleceği anlatmak için kullanılan tek kahve türüdür.Eşsizdir çünkü
kahvesi fincanın içindedir.Ancak telve olarak dibe çöktüğünden filtre
edilmesine ve süzülmesine gerek kalmaz.Hazırlanırken şeker ilave
edildiğinden diğer kahvelerde olduğu gibi sonradan tatlandırmaya gerek
yoktur.Sağlıklıdır çünki fincanın dibinde biriken telvesi
içilmez.Sıklıkla içildiği halde miktar olarak fazla olmadığından
şişkinlik yapmaz,Diğer kahve türlerine göre bir içimde daha az kafein
içerir.Pişirilirken şekeri tercihe göre ilave edildiğinden içime hazır
halde sunulan tek kahve türüdür.Kahveden önce su içilerek ağızda bulunan
önceki tatlar arındırılarak kahve tadının eşsiz bir şekilde tadılması
sağlanır
Ve Gelelim
Kahve Falına :Falına bakılmayı arzu eden kimse,Kahvesini içerken dipte
5-6 damla
kadarını bırakmalı,sonra fincanın sapını sol elle tutarak ve
sağdan sola doğru döndürerek üç kere sallamalıdır.Son olarak ta fincanı
tabağa kapamalıdır.Bütün bunları yaparken Akıl,cevabı,merak ettiren bir
konu üzerine yoğunlaşmalıdır.Fincanı açıldığı zaman,üst kenara en yakın
şekiller en yakın zamanda,ve en dibe doğru şekiller nisbeten daha geç
olacak olayları gösterir.
İyi fallar ve iyi İstikballer dilekleriyle Hepinize Sıhhat,
Afiyet ve Esenlikler dilerim.
Kahveyi Kavururlar
İçmeden Savururlar
Bizim köyün adeti
Sevmeden Ayırırlar
Haydi yarim Neylemeli Neylemeli
Güzel yarin gönlünü eylemeli
Kahvenin köpüklüsü
Meşenin Kütüklüsü
Kadınım Aman Aman
Saraylar kıymetlisi
Haydi yarim Neylemeli Neylemeli
Güzel yarin gönlünü eylemeli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder