28 Nisan 2013 Pazar

FİNCANCI KATIRLARI

Nasreddin Hoca`nın bir fıkrası vardır.
 “Hoca, bir gece mezarlık kenarında yürüyerek evine doğru giderken, ayağı kayar ve boş bir mezara düşer. O zaman kendi kendine ‘Acaba burada biraz yatsam sual melekleri bana da gelir mi?’ diye düşünür ve gömleğini çıkararak yarı çıplak mezara uzanır. Bu sırada hayvanları çanak çömlek ve cam eşya ile yüklü katırcılar da mezarlığa doğru gelirler. Katırların boyunlarına asılı zincirlerin çıkardıkları sesler, hayvanların konuşmaları ve katırcıların bağrışmaları duyulur.
Nasreddin Hoca, bütün bu gürültü ve seslerden hiçbir anlam çıkaramaz. Kendi kendine ‘Ne talihsiz bir zamanda buraya düştüm. Kıyamet Günü gelmişe benziyor’ der.
Dehşet ve korku içindeki Nasreddin Hoca hemen mezardan kaçmayı düşünür. Fakat tam mezardan çıkacağı sırada, fincancı katırları da Hoca`nın düştüğü mezarın önüne gelirler. Mezardan yarı çıplak bir mahlûkun çıktığını gören hayvanlar, paniğe kapılarak ve birbirlerine çarparak koşuşmaya başlarlar. O zaman da sırtlarındaki çanak, çömlek ve cam eşya yere düşerek paramparça olur.
Sinirlenen katırcılar, Hoca`yı iyice hırpalarlar.
Hoca, gece yarısı vücudunun her tarafı ağrı ve sızı içinde evine geldiği zaman karısı niye geç kaldığını sorar. Öteki dünyadan geldiğini söyleyince karısı:
- "Peki, o dünyada neler olup bitiyor?" diye sorar.
Hoca "Hiçbir şey! Eğer fincancı katırlarını ürkütmezsen...”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder